GARB YAZARININ GÖZÜNDEN BİZ TÜRKLER

Bizler millet olarak bu buhranlı dönemde içimizdeki bir takım bizdenmiş gibi görünen kimseleri tahayyül edemezken 18. Asırda
Fransız yazar Melchisédech Thévenot bakın bizi nasıl tanımlıyor?

Hristiyan aleminde bir çok kimseler türklerin şeytan mahluklar barbarlar dinsiz insanlar olduğunu zannederler sede kendilerini görmüş ve kendileri ile görüşmüş olanlar büs bütün aksi bir kanaat taşırlar. Zira türklerin iyi adamlar oldukları ve kendimize yapılmasını istediğimiz muamele ne ise, başkalarına karşı da aynen öyle davranmamızı icabet ettiren tabiat kanununa tamamiyle riayet ettikleri muhakkaktır. Ben burada Türkler demekle hakiki türkleri kastediyorum. Muhtelif dinlerden Müslümanlığa geçerek Türkiye’de büyük bir yekün teşkil etmiş olan ve her türlü fenalığa tamamiyle müsait oldukları tecrübeyle sabit olduktan başka, Allah’a olduğu kadar insanlara da İhanet etmek itiyadında bulunan mühtedileri kastetmiyorum. Çünkü hakiki Türkler namuslu adamlardır ve kendileri gibi namuslu insanları, ister Müslüman olsun, ister hıristiyan olsun, isterse yahudi olsun, herhalde hürmet ve takdir ederler. Bir Türk kadar bir hıristiyanı da aldatmak ve dolandırmak kat’iyen  Türkler’e caiz değildir. Bu böyle olunca nereden dolayı türklerin frenklere o kadar fena muamele ettikleri hakkında mukadder bir sual ile karşılaşacağımı bilmiyor değilim. Ancak şu da muhakkaktır ki,  onları bu gibi hareketlere sevkedip baştan çıkararak şarktaki frenkler arasında bile hüküm süren mel’unâne bir rekabet hissi ile birbirini mahvetmek için alet ittihaz edenlerde Hıristiyanlarla Yahudilerdir. 

Türkler arasında ihtikar ve murâbaha büyük bir günah sayıldığı için onlar pek nadirdir. Çok dindar ve gayet şefkatli ve insanyetlidirler. Din gayretleri son derece yüksek olduğu için, bütün Türkler İslamiyeti baştan başa Kainata yaymak isterler.

Eğer bir hristiyana karşı hürmet ve muhabbet hissedecek olurlarsa, Müslüman olmasını rica ederler. Türkler çok hürmet besledikleri padişahlarına sadıktırlar; gözleri kapalı olarak itaat ederler. Padişah’ına ihanet edip hristiyanlarla iş birliği eden hiçbir Türk’e tesadüf edilemez. Birbirleriyle vuruşup dönüşme bilmezler ve şehirlerinde kılıç taşımazlar, hatta askerleri bile hançer taşımakta iktifa derler. Türkler arasında birbirine meydan okuyanlar azdır memleketlerinde düello meçhuldür. Bunun sebebi de Hz. Muhammed’in iki büyük ihtilaf membaı olan içki ile kumarı men enden hakimane siyasetidir. Onun için temiz ahlaklı Türkler, hiç şarap içmezler. Gerek içki içenler, gerek Afyon ve esrarla kendisinden geçenler itibar görmezler. Oyunlara gelince; bir çoklarını oynamakla beraber, boşuna oynarlar. İşte bundan dolayı dönüşmezler. Eğer aralarında kavga çıkacak olursa, o sırada önlerine ilk çıkan kimse, hemen aralarını bulur, veyahut şikayetçi taraf, arkadaşını hakim huzuruna davet edip, şahitler ikame eder. Öteki tarafta mahkemeye gitmekten imtina edemez. Çünkü ettiği taktirde suçunu kabul etmiş olur. Hakimin huzurunda her iki taraf delillerini arz eder, haksız çıkan mahkum olur ve eğer hak etmişse çok defa sopa cezası yer. 

Sizlerinde anlayacağı şekilde 18. asırda din-i mübin-i İslam ile ahlaklanmış ecdadın, hasletlerinden bahsediyor yazar. Bizim de temennimiz odur ki; ecdadın şahane ve örnek teşkil eden vasıfları 21. yüzyılda ki Türklere de nasip olsun İnşallah. 
Sevgi ve muhabbetleri ile.

Araştırmacı/Yazar
Memet Raşit KILIÇ…               

YORUM EKLE