Yolun Sonu Uçurum

Hayat kendini keşfetme ve farkına varma yolculuğudur. Mazisini bilmeyen geleceğini kuramaz. Kendini tanımayan insanları tanıyamaz. Ve dünyası dünya olan yeni bir dünya kuramaz...


Hepimiz akıp giden zamanın bugününde, şu anındayız. Kimimiz geçmişin acı pişmanlıklarıyla, kimimiz gelmeyen yarının kaygılarıyla, kimimiz uçsuz bucaksız hayal, hedef ve idealleriyle yanıp tutuşan, her yıkılışında tekrar ayakta duran insanlarız. Zaman durmaksızın akıyor, karanlık geceler yerini aydınlık ama kalabalıklar arasında yalnız gündüzlere bırakıyor. Kutsal dağın zirvesine koşar gibi koşuyoruz. Birilerimiz yetişirken, birilerimiz bu yolda can veriyor. Oysa biz kimdik? Akıp giden zamanın garip yolcularıydık. Peki kendimizi tanıdıkmı? Keşfedilmeyi bekleyen gerçekler içinde kocaman bir yalandık..
Evet kıymetli dostlarım bu yazımda 21.yy teknolojik gelişmeleri sonrası değişen, duygularından arındırılmış ve robotlaştırılmış insanlığımızın sosyo-piskolojik tespitleri üzerinde duracağım. Öncelikle yaşadığımız çağın, mevcut dünya sisteminde birçok şeyi değiştirdiği gibi, insan ilişkilerinide değiştirdi. O kokular sürülerek yazılan mektuplar yerini telefonlara bıraktığı günden bugüne, özlem bitti, vuslat bitti, hasret bitti, sevgiler sıradanlaştı, hayat sıradanlaştı, insanlar duygularından koptu. uzaklar yakın, yakınlar uzak oldu.

O çok büyük dostlar artık elimizdeki telefon oldu. Bir zamanlar dostsuz yaşayamayanlar yerini telefonsuz yaşayamayan insanlara bıraktı. İnsanoğlu  kendini, kendi eliyle uçurumun kenarına getirdi. Herşeyin sıradanlaştığı bu çağda sanal dostluklar, sanal aşklar, sanal bir dünya inşa edildi. Bu dünyaya kapınlan insanoğlu kendinden uzaklaşarak kurmuş olduğu sanal dünyanın kölesi haline gelerek hayatın gerçekleriyle yüzleştiği anda kendi sonunu getirdi. Oysa milyonlarca uyuyanı uyandırmaya bir uyanık yeterdi. Günümüzdeki intihar sayılarının artış sebeplerinden biride budur. Sanal dünyanın sahte cazibesine kapılan insanlar, gerçek hayattan tokadı yediğinde büyük bir boşluğa düşüyor ve bu boşluktan kurtulmak isteyince kendi sonunu hazırlıyor. Biyografik açıdan baktığımızda sanal dünyanın içinde yaşamak istediği ve hayal ettiği bir yaşam biçiminin, bir profilin tezahürü olarak ortaya çıkan insan gerçekte o kişi değildir. O kişi olmak için bir mücadele vermezken, kendi benliğinden uzak hayal etmiş olduğu bir hayatı başkalarına kanıtlamak üzerine kurulu bir hayattan başka birşey değildir. Kafasını kaldırıp uyandığında ve biraz düşünüp sağına soluna baktığında, hayatın gerçekleriyle ve kendi gerçeğiyle yüzleştiği anda, dünyası değişiyor, derin bir hüzün ve kaçınılamaz üzüntüler içerisinde, bir sonraki adımı "ben herhalde başaramicam, ben zaten yapamamki, ben kimimki ve sonuncusu benden birşey olmaza varan piskolojik sorunlar sonucu intiharlara yol açıyor. 

Kıymetli dostlarım yazımın sonuna gelirken sizlere söyleyeceklerim umarım uyandırıcı ve aydınlatıcı olur.
Kendimizi sevelim. Kendimizi seversek, sevgiyi içimizde büyütürsek sevgiyi paylaşıp sevgi kazanırız. Bu mutluluğu sağlar.
Kendimiz tanıyalım. Kendimizi tanımak için içimizdeki kendimizle dertleşip, hesaplaşıp hatalarımızdan ders çıkartıp düzgün realist bir hayat kuralım. Buda karşımızdaki insanları tanımamıza yardımcı olacaktır.
Mazimizi bilelim. Mazisini bilmeyen bugün nerde olduğunu göremez ve yarınını kuramaz. Bu gelecek kaygılarınızı yenecektir ve size şuur, blinç, ve feraset katacaktır.
Yaşadığımız dünyayı, dünya hayatını iyi sorgulayıp düşünelim. Dünyamız bu dünya olmasın. Buda yeni bir dünya kurmakta sizlere yol gösterecektir.
Yaşatmak Uğruna Yaşayalım. Buda yaşadığımız çağın zorlukları karşısında meydan okuyucu mukavemet ruhunu oluşturacaktır.
                  
Saygılarımla..

YUNUS KAÇMAZER.

YORUM EKLE